Tebriz, Azerbaycan, İran, 27 Eylül 2006
“Bir yol sadece bir yoldur. Eğer izlememen gerektiğini hissedersen hiçbir durum altında o yolda kalmamalısın. Böyle bir açıklığa sahip olmak için disiplinli bir hayatın olmalı. Eğer kalbin sana öyle söylüyorsa onu bırakmanın ne kendine ne de başkalarına karşı bir saygısızlık olmadığını göreceksin. Fakat kararın korku ve hırstan temizlenmiş olmalı. Her yola yakından ve hissederek bak. Gerekli bulduğun kadar dene. Gerçekte var olan tek şey de budur; ‘ne hissettiğin’…” Don Juan Matus
Gideceğim yol ile ilgili yola çıkmazdan evvel bazı araştırmalarım oldu. Gidenlerin deneyimlerini okudum. Ülkeler hakkında ansiklopedik bilgiler edindim. Eleştirel yaklaşımları dinledim. Tek başına giden insanların deneyimleri hepsinden daha önemli oldu benim için. Ancak hiçbirisi başka birilerinin deneyimleri, fotoğrafları ve düşünceleri içimi doldurmadı, içimdeki ‘o tatmin olmayan’ yere dokunamadı bile. Kendim gidip görmeliydim; kendi gözlerimle görmeliydim.
Bu anda yoldayım. İstediğim dünyaya ve elbette kendime kendi gözlerimle ve ‘dışardan’ bakmak, olabildiğince dışardan. Göremediklerimi görmek, fark edemediklerimi fark etmek, sezgilerimi izleyerek ‘kendi izimi sürmek’ an be an. Nereye gideceğimi, ne kadar kalacağımı, nerelerde uyuyacağımı bilmediğim yolculuğumun içindeyim. Bu inanılmaz ve tarif edilemez türden bir his ve ben bu his tarafından kuşatılmış durumdayım.
İlerisini düşünmüyorum. Şimdi bulunduğum yeri ve anı olabildiğince hissetmek ve bana gelen verileri alabildiğimce içime almak istediğim. Hayatımda ilk defa bir an sonrasını düşünmeden, plan yapmadan yaşamı hissettiğim bir sürecin içindeyim. İşte bu çok güzel ve olasılıksız. Kendimi bırakmak, gevşemek ve maceranın içine katılmak istiyorum; tüm benliğimle. Geçmişi ve geleceği düşünmeksizin bu anı hissetmek. Tek istediğim bu. Özlediğim bu. Bunun ne kadar güzel olduğunu bilmeme karşılık o kadar az deneyimledim ki!
İsanın hiçbir zorunluluk hissetmeksizin dolaşması harika bir şey olsa gerek. Düşünmeden dolaşmak, öylesine. Hatta hiçbir amaç gütmeksizin. Kendimi attım. Kendimi ‘yaşamımın dışına’ attım. Ve biraz da şaşkınım. Nerdeyim? Neden? Nasıl? Kafama üşüşen sorulara aldırmıyorum. Onların peşinden gitmiyorum. Bir başka ülkedeyim, sanki başka bir dünyada.
Sabah bir otel odasında uyandım. Pencereden sokağa baktım. Caddeler fazla kalabalık değil, giyinip çıktım. Başımı örttüğüm şal biraz kaygan, arada başımdan düşüyor oluşunu benim dışımda herkes fark ediyor ve örtmem konusunda uyarılar alıyorum. Hava soğuk değil. Dükkânlardaki yazılar dikkatimi çekiyor ilk; Arapça yazılmış yazılar. Derken ince, siyah, uzun bir kıyafet giymiş, uzun sakallı genç birine takılıyor gözlerim. Adamın karşıdan karşıya geçişini izliyorum; yürüyüşünü, adım atışını, sağa sola bakışını.
İnsanlar geçip gidiyor yanımdan, önümden, arkamdan. Ben de geçip gidiyorum onların arasından…
You may also like
-
29 Tem
Değnek Dansı
Hindistan Yolu / Selma AkarChitwan, 09 Ocak’07 Chitwan’a gidişimin nedeni bir ‘National Park’ta bulunma isteğimdi. Hangisine yakın olduğumu görmek ...
-
01 Ağu
Ateş Dansı
Hindistan Yolu / Selma AkarChitwan, 10 Ocak’07 O gece ateş dansını izlerken ateş aldı beni, Şaman’la birlikte Nagarkot’ta geçirdiğimiz ...
-
10 Tem
İçimdeki Şaman
Hindistan Yolu / Selma AkarKathmandu, 20 Aralık 06 Gece yarısına kadar birlikteydik, ertesi gün tekrar bir araya gelmek üzere ...
-
25 May
Manastır Özlemi
Hindistan Yolu / Selma AkarDharamsala, 08 Kasım’06 Otobüs yukarıya doğru çıkıyor, kıvrıla kıvrıla akan ince uzun yollardan geçiyoruz. Büyük, ...