25 Ocak 2009, Mısır
Luxor Müzesi’ne gittim, Karnak Tapınağı’nı dolaştım, Luxor Tapınağı’nı gördüm. Krallar Vadisi’nde bulundum. Bir zamanlar diye söze devam etmek istiyorum ama zaman ne ki! Bu dünyadaki bir koza sanki her şey değil. Zaman ölümü açıklamıyor, anlatamıyor. Öbür tarafa geçen de zamanın dışına çıkıyor. Duvarlardaki her şey sanki o zamanı bu zamana bağlayan bir film gibi.
Olanlar bizim gözümüze duvarlardan görünüyor, sanki bizimle hiç ilgisi yokmuş gibi. Hâlbuki dünya üzerinde olan biten her şey insanla ilgilidir. Her şey birbirine görünmez iplerle bağlıdır. Ve var olan her şey bir zincirin halkasıdır. Ben bu halkada ne görebilirim, bunun varlığıma katacağı anlam ne olabilir diye de düşünmeden edemiyorum.
Ve anlamaya çalışırcasına bakıyorum, bakıyorum…
Enobis ölümle yaşam arasındaki köprüden kayıkla karşı tarafa geçen yaşamın nefesini artık taşımayan ölüyü mumyalarken yaşam anahtarını da elinde tutuyordu. Yılan sonsuzluğa taşıyacak onu, sonsuzluğun sembolünü bedeniyle çizerken. Ve Tanrılar ölene tekrar nefes üflerken hiyeroglifler olmuş olanı, olmakta olanı ve olacakları anlatıyordur belki de!
Herkes elele tutuşuyor; bu serenomide her birinin bulunduğu yerde bir görevi olsa gerek. Ellerinde bir ip tutuyorlar. Yaşamla ölüm arasındaki kayıkta ve kayığın her bir yakada bulunan tarafındaki ipler taşıyanı ve taşınanı birbirine bağlıyor sanki…
Aswan Müzesi’nde gördüğüm mumyanın üzerinde ‘kartal’ vardı, kanatlarını her iki yana açmış tam göbek kısmının orda duruyordu. Yaşamla ölümü bağlayan gümüş kordonun olduğu yerde. Kartal uçuracak onu belki de sonsuzluğa doğru; bizim ölüm olarak bildiğimiz o karanlık vadiye…
Ellerini havaya açmış olanlarsa göklerden aldıklarını birbirlerine sunuyorlar. Sunumlar öyle estetik ki; bedenlerin duruşu ruhla birleşmiş…
Kanatlarını iki yana açmış insan Tanrıların insana bahşettiği gücü, insan olmanın ötesine taşıyacak olan gücü sembolize etmekte; bilmiyorum…
Bildiğim bir şey varsa; gördüğüm her şey bir şey anlatıyor. Ve o anlatılan şeyi zihnime değil kalbime, ruhuma anlatıyor…
You may also like
-
13 Mar
Vadi Ramm’da Ay, Yıldızlar ve Gece
Doğu'ya Yolculuk / Selma Akar18 Ocak 2009, Ürdün. Gece hiç bu kadar sessiz ve ışıltılı olmamıştı… Vadi Ramm. Vadi ...
-
20 Mar
Bugün de Nerde Uyuyacağımı Bilmiyorum
Doğu'ya Yolculuk / Selma Akar28 Ocak 2009, Cairo, Giza, Mısır. Bazı sokaklar, kimi anlar, gördüğüm kimi insanlar, boylu boyunca ...
-
28 Mar
Haleb Yolunda
Doğu'ya Yolculuk / Selma Akar20 Şubat 2009, Haleb, Suriye Mir ve Sania ile beraber Homs’a doğru yola düştük yeniden. ...
-
01 Mar
Tripoli’de Bir Gün
Doğu'ya Yolculuk / Selma Akar04 Ocak 2009 Kedilerimi çok özledim. Sabah uyanır uyanmaz ilk aklıma gelen onlardı; Ayışığı ve ...